19 Nisan 2011 Salı

dredg - Chuckles and Mr. Squeezy


Evet, kendilerini uzun süredir bekliyorduk. Beklediğimize değdimi bilmiyorum ama dredg yine dredg'liğini gösterdi.
Yeni albüm olmuş mu olmamış mı? İyi mi, kötü mü? Beklentileri karşıladı mı, karşılamadı mı?
Bunlar dredg için göreceli kavramlar aslında. Albüm çıkmadan önce grup bu seferki albümümüz "dark pop" (o herneyse artık) olacak demişti. Ve olan oldu. Karşımızda alışkın olmadığımız bir dredg albümü var. dredg oldukları çok belli ama ne olduğu meçhul. Kime dinlettiysem daha ilk parçada "Abi bu ne ya? Pop olmuş bu." dedi. Haklılar, albüm cidden pop olmuş ama olacağınıda biliyorduk. O yüzden öncelikle şöyle kalın bir katman halinde önyargılarımızı sıyırıp bir kenara atalım derim. Sonra sanki yeni tanıştığımız bir grupmuş gibi dredg'i düşünmeden albümü dinlemeye koyulalım derim.
İşte o zaman albüm dark-pop olsa bile yavaş yavaş alışmaya başlarız sanırım.
dredg hakkında bilgi sahibi olanlar adamların albümler arası değişim grafiğini iyi bilir. Bilmeyenler için kısaca özet geçecek olursak:

Örneğin ilk zamanlarındaki bir Conscious ve The Orph EPlerini dinlediğimizde karşımızda Deftones ya da Linkin Park varmış gibi hissediyoruz. Açıkçası ben o dönemlerinden çok haz etmesemde ne derece esnek bir müzik zekasına sahip olduklarını görebildiğim için dinlerken keyif alabiliyordum. Ha birazda Deftones geçmişi olunca ne ala tabi.
98de ilk albümleri Leitmotif ile dredg yavaş yavaş soğumaya/sakinleşmeye başlıyor.  Ama yine de vokallerde Orph zamanlarından kalma sertliği görebiliyoruz.

2002 de karşımız bambaşka bir dredg çıkıveriyor. Evrimini tamamlamış vokaller, en üst düzey akıcılıkta gitar ve bateriler, ve hepsinden öte baştan sonra sürrealist konsept yapıda bir albüm. "El Cielo" kelime anlamı olarak İspanyolca "gökyüzü" ya da "cennet" anlamına geliyor. Aynı zaman huzur ve özgürlüğün rüyalardaki dışavurumu olarakta tanımlanabiliyor.



Sürrealist dememin sebebi, Sevgili Salvador Dali'nin "Dream Caused by the Flight of a Bumblebee around a Pomegranate One Second Before Awakening" tablosu üzerine yazılmış konsept bir albüm olmasındandır. Albümün açılışındaki (daha doğrusu introsu) "Brushstroke: dcbtfoabaaposba" parçasındaki anlamsız harfler dizisiyle tablonun isminin baş harflerini birleştirdiğimizde konseptin başlangıcını görüyoruz. Intro yaklaşık 1 dakika boyunca tual üzerine vurulan fırça darbelerini anımsatan seslerinden oluşuyor. Bu noktada albüm için "drawing music" tanımlaması yapılırki ne de güzel yakışır. Ki grup elemanları müzikle olduğu kadar sanatla da iç içe olduklarını buradan görebilmekteyiz.
5 tane olan bu brushstroke introlarından birinin adı da "An Elephant In The Delta Waves" tir ki gözümüz direk olarak uzun bacaklı filimize gidiyor. Bu Introda konuk sanatçı olarak "Azam Ali" gibi çok güçlü bir sesi duyabiliyoruz. Parçada tam olarak Azam Ali'nin tarzına uygun şekilde, etnik ezgilerle oluşturulmuş.
The Canyon Behind Her ile son rötuşlarını yaparak bizlere tablonun ve rüyanın ana karakteri, sahibi olan kadını ortaya çıkararak bir nevi "kendimizi bulmamızı" sağlıyor. "Is anybody fell this way, is anybody feel like I do?" diyerek tüm hislerini döktüğü parçalarda kendimize ne kadar pay çıkarabildiğimizi soruyor belki.


2005 yılına geldiğimizde grup Catch Without Arms albümüyle karşımıza daha düz, daha kolay hazmedilebilir bir şekilde çıkıyor. Albümdeki parçalar arası ve içi iniş çıkışlar albümün "zıtlık" konsepti üzerine kurulduğunu gösteriyor. El Cielo'daki karmaşık konsept yapı olmadığından genelde en çok tutulan (benimde dinlemekten en çok keyif aldığım) dredg albümüdür. En iyisidir demek çok güç ama en kolay hazmedilendir.
Leitmotif'teki "Movement" ve El Cielo'daki "Brushstroke" introlarını bu albümde göremiyoruz. dredg sürekli tekrara düşmek istemedikleri için evrilmeninde bir parçası olarak Catch Without Arms'ta bu introlara yer vermiyor. Bu yapı da albümü daha kolay hazmedilebilir hale getiriyor.


2009 da hakkında humeyni tarafından ölüm fetvası verilen Salman Rushdie tarafından yazılan "Imagine There Is No Heaven: A Letter to the Six Billionth Citizen" makalesinden esinlenerek yazılan bir "The Pariah, the Parrot, the Delusion"  albümü çıkar. Yine bir konsept çalışmasına girildiğinden bu albümde hazmedilmesi güç bir albüm halini alır. Bu albümü dinlerken de aklıma sürekli The Mars Volta gelmesi de ayrı bir konudur.
Albüm o dönemde bir trafik kazası sonucu komaya giren yakın arkadaşları ve aynı zamanda Deftones basisti Chi Cheng'e ithaf edilmiştir. Cheng aynı zamanda 2006 yılında "Live at the Fillmore"albümünde grupla beraber çalışmıştır. "Live at the Fillmore" dredg'in 3 stüdyo albümünün karma live versiyonu olarak piyasaya çıkmıştır.


Tüm bu gelişimden sonra gelelim esas başlığımıza.
dredg neydi, ne oldu?
Albüm henüz piyasaya sürülmemiş olsa da biz illegal yollarla bir şekilde ulaşıyoruz. Zaten dredg de albümlerimizin bu yolla edinilmesinde bir sakınca görmüyoruz dedi, hakkını helal etti.

Başlangıç kısmında da dediğim gibi albüm pop albümü gibi olmuş ama dredg pop yapsa bile birşeyler mutlaka farklı olacaktı, oldu.
dredg bu evrilme sürecini, bünyesinde barındırdığı elemanlaın farklı müzikal bakış açılarına ve zevklere sahip olmasından kaynaklandığını söylüyor.
dredg'in diğer bütün albümlerine bakacak olursak zaten sürekli bir değişim söz konusu, her albümleri farklı bir konsepte yer verilmiş. O yüzden bu adamları belirli bir türe/akıma bağlıymış gibi düşünmek en başından bir hataya düşmemize neden olur. dredg için mutlaka bir kategori belirleyecek olursak art-rock en yakın ve doğru olanı olur.
Son albümlerinde El Cielo'nun karmaşası ve konsept albüm yapısı yok, Catch Without Arms'ın iniş çıkışları da yok, The Pariah, the Parrot, the Delusion'ın yalın,senfonik yapısı veya Leitmotif ve The Orph'un sertliği de yok. Onun yerine grupta alışkın olduğumuz (ve özellikle benim sabah, öğle, akşam aç/tok karna aldığım) Post-Rock türünde duymaya alışkın olduğumuz, kulaklarımızdan girip her bir hücremizi saran gitar ve davulları olabildiğince geri plana iten prodüktör The Automator'un (bkz: Gorillaz) elektro/pop altyapısını görüyoruz. Bu da albümü yadırgamak için tek başına yeterli bir etken.
Albümün güzel yanları da var elbette. The Ornament, The Thought of Losing You, Somebody is Laughing es geçilmemesi gereken parçalar olduğunu düşünüyorum.


dredg'in geçirmiş olduğu bu değişim bir dredg sever olarak benide şaşırttı ancak bu "dredg bundan sonra bu şekilde devam edecek anlamına da gelmiyor. Yarın öbür gün bu abileri Londra Senfoni Orkestrasının başında görürseniz hiç şaşırmayın. Ya da death/black metal yaparken veyahut çayda çıra oynarken.
İlk albümlerinden itibaren sürekli değişim yaşayan ve kariyerlerindeki temel öğeyi değişim olarak belirlemiş bir grubun bu denli köklü bir değişime gitmiş olmasını yadırgamamak gerekiyor.

Genel olarak özetleyecek olursak "Chuckles And Mr. Squeezy" dredg'in genel kariyeri için çok tatmin edici bir çalışma olmasa da tek başına düşünüldüğünde oldukça başarılı sayılabilecek bir albüm. Yeterki onu dredg'in evrimsel müzik bilinci  içersinde ortaya çıktığını düşünerek dinleyelim.
Tabiki bu dredg'in uzun süre duraklayacağı ya da kendimizi bulduk diyecekleri bir tür olmamasını da can-ı gönülden temenni ediyoruz.

3 yorum:

Alan's Psychedelic Breakfast dedi ki...

last fm skroplamalarından da takip ettiğim kadarıyla dredg ile ilgili bir yazı geldi gelecek diye beklemedeydim ve nihayet yine bol donanımlı, altı tıklım tıklım bir yazı çıkageldi. :)

son albümü dinledikten sonra elim hep catch without arms albümüne gitti tıklamak üzere ki bunun en güzel açıklaması da bu yazı içinde geldi. sindirilebilirlik açısından sanırım dredg tarihinde bu son albüme en yakın albüm o olduğu için böyle bir davranışta bulundum ister istemez. tespitlerinizle çok yaşayın, daha çok yazın efendim! :)

ayrıca yazının en sonundaki temenniye canı gönülden katıldığımı da belirtmek isterim.

Coordinate of Useful Idiot(s) dedi ki...

söz konusu dredg olunca geçmişi bir gözden geçirmek farz olmuştu.

son albüm direk püre halinde geldi aslında. hazmada gerek duymadık hiç, catch without armsa da son albümün doyurucu etkisi olmadığından saldırıyorduk, el cielo mideye oturabilirdi nitekim. temenniler hep canlı kalsın, unutlmasın =)

ayrıca sayenizde yazıyoruz efendim, sakın ara falan vereyim demeyin =)

Alan's Psychedelic Breakfast dedi ki...

yalnız bu albümün art work-ü süper olmuş ya söylemeden edemiycem! :)

The World is a Deaf Machine