31 Ocak 2011 Pazartesi

Go back to sleep!

Yıllardır doğru dürüst televizyon izlemem. Üniversite zamanı takip ettiğimiz snooker (ki mantığını çözmek aylarımızı aldı), curling, bowls ve diğer bilumum enteresan oyunları saymazsak.
Aile yaşantısına kısa süreli bir dönüşten sonra ev ahalisinin televizyona olan bağımlılıklarını görünce önce normal olarak algıladım. Daha sonraları hiç haz etmediğim gidilen ve gelen "misafir" mevzularında şeref konuğunun evin televizyonu olduğunu gördüm. Önceleri o kadar takılmadığım bir durumdu. O ara üzerime silahlarını çevirmiş teyzelerin beni evlendirmeye yönelik tehditleriyle savaşmak zorundaydım. E takdir edersinizki bu durum hiçte kolay değildi. Kazara evde denk gelinen anne günlerinde tanıştırılan gelin(!) adayından kurtulmak için az çaba sarfetmedim. 
Geçen günlerden birgün, yine böyle bir misafir mevzusunda yıllardır görmediğimiz bir yakınımızın evindeki şeref konuğuna herkes nefes bile almadan tek kelime dahi etmeden bakakaldığını gördüm. O anda o odada bulunan herkesin ve klasik bir değişle 70 milyon insanın tek derdi küçük Osman'ın ölüp ölmeyeceği idi. İşte o anda şu sözleri duyar gibi oldum. "Go back to sleep!" Evin şeref konuğu işini çok güzel yapıyordu. 
Yayın süresi 3 saati aşan televizyon dizileri, yandaş ve yaladaş medyanın oyun hamuruna çevirdiği haber bültenleri, canlı yayın "genelev" programları,  acun tekelindeki şakşakçı dolu yarışma programları ve bunların tekrar tekrar tekrarları.
Peki tüm bunlar yayındayken ülkede neler oluyor?
Habercilik denildiğinde heralde elimizde bir tek Uğur Dündar ve ekibi kalmıştır diye düşünüyorum.Uğur Dündar'ın ekibinde Osman Terkan adında bir muhabir varki, bakın, bakın, bakın" ne röportajlar yapıyor. Dizilerle yatıp kalkan halkımızın kendi seçtiği yöneticilerden işte bu kadar haberdar.
Kaç kişiyi seçtiğini ve nasıl yönetildiğinden işte bu kadar haberdar.
Oyladıkları referandum maddelerinden işte bu kadar haberbar.
Futbolda IQ rekorları kıranlar siyasetten işte bu kadar ve bu kadar haberdar.
Ünivesite öğrencisi olmasına rağmen bakanlarından işte bu kadar haberdar.
Haziranda nereye gideceğini ne seçeceğini nasıl seçeceğinden işte bu kadar haberdar.
Wikileaks denildiğinde işte bu kadar yaratıcı olabiliyor.
Sorgulanmaktan bu kadar kaçıyor.
...ve kayıtlarına ulaşamadığım daha niceleri.

Peki şimdi bunlara gülmeli miyiz?
Açıkçası ben gülemiyorum. Verilen her cevapla sinirlerim daha da bir geriliyor, üzüntüm ve endişem daha bir artıyor. Gerine gerine ben üniversite öğrencisi(!)yim diyen genç 2 tane bakandan öteye gidemiyorsa eğitim seviyesi daha düşük olan vatandaş ne yapsın? Aslında konunun eğitimle bir ilgisi yok. Sorun medyanın insanların neleri bilip neleri bilmeyeceği, farkındalıkları ve daha genel bir anlamda yaşamları üzerindeki yönetici, yönlendirici etkisi.
Tüm o diziler, magazin programları, hükümet yanlısı kanalların boyutsal kurguları, dinsel sömürüleri sayesinde hayatın merkezine alınan televizyonun uyuşturucu etkisi sayesinde hükümetin çok rahat bir şekilde arkadan arkadan ülkeyi ve hayatı yaşanmaz bir yer haline getirmekteler.
Tüm bu hipnozdan sonra vatandaşa "kış olimpiyatları"nı sorduğunuzda sizlere fiyatlar çok iyi, "adam iyi başbakanlık yapıyor" cevabını verebilir. Kafası güzel vatandaşım ne içtiysen bana da aynından diyecem ama artık onu da rahat içemiyoruzki.




Ayrıca şunu da sormak istiyorum.

Aydınları içeri tıkıyoruz ya da temizliyoruz, ama dışarda profesyonel canilerle, hizbullahçılarla aynı havayı soluyoruz.Kpssye giriyoruz, soruları bir tek biz bilmiyoruz. Kopyanın cefası bize, sefasını hamili kartlara.
Alloinoi'yi gömüyoruz, "İnsanlık" Anıtı'na ucube diyoruz yıkıyoruz. Sanata tahammül edemiyoruz.
Alkole yasak getiriyoruz, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan 24 yaşını kullanıyoruz. 18 yaşında oy kullanmak gibi hayatı bir hak veriyoruz ama alkol kullandırtmıyoruz. Bizi bizden koruyormuşuz. Hem zaten bizi de leylekler getirdi, SEKS dediğin nedir ki?
Arap ülkelerinin sorunları sanki bizim milli meselemizmiş gibi sürekli gidip geliyoruz, Lübnan'daki krizi ülkemizden daha çok önemsiyoruz, Davos'ta artislik yapıp kendimizi padişah sanıyoruz. Ama petrol krallarına yapılan onca artisliğe rağmen benzin fiyatlarında rekorlar kırıyoruz....
...şeklinde uzayıp gidecek olan listeye bakarak sorarım.


Hergün aynı yollardan yürüyoruz ama hergün farklı şeyler görüyoruz.
Peki nereye gidiyoruz?

Hiç yorum yok:

The World is a Deaf Machine