18 Ekim 2010 Pazartesi

Godspeed You! Black Emperor



Kurulmalarının üzerinden çok zaman geçti, dağılmalarının üzerinden de öyle, derken bir süre önce halen inanamadığım bir haber ile yeniden toplandıklarını öğrenmiştim. Ancak biz yazmaya yeni başladık, neyseki acelemiz yok.
Ancak şöyle bir sorunumuz var. Yazmaya yeni başladık evet ama bu grup hakkında ne yazılabilir? Bu grup hakkında ne yazılamaz? Ya da ne yazsak az kalır?
Tüm bunlar birer sorunsal evet. Zaten esasında grubun kendisi başlı başına bir sorun değil mi? Aslında bu gruba dair yazıyı saygıdeğer bir dostum yazmalı idi. Onun ne yazılıp ne yazılamayacağı hakkında daha doğru kararlar vereceğine eminim. Fırsat bulduğumuz bir vakit kendisininde uygun görmesi halinde bir güncelleme olayına gideriz umarım.

Benimki bir nevi kulaklarımız gönüllerimiz bayram etsin ya da cenaze namazında saf tutarak merhumu nasıl bilirdiniz sualine cevap vermek. Daha çok ana, yan, orta, paralel ve bilumum projelerine değinmek. Belkide bununla beraber birkaç güzellik yapmak.

Bir yerden başlamak gerekiyor artık.

Montrealin bağrından çıkmış olan bu insanüstü canlılar topluluğu nerden esmiş bilinmez isimlerini Japon motorsiklet çetesi Goddo supiido yuu! Burakku emparaa dan almışlar. Sanki herşeyleri normaldi de isim babaları anormal geldi. Bōsōzoku adı verilen bu ergen çeteler, modifiye motorsikletleri ile ortalığı birbirine katan, ondan öte acaip motorsiklet sesleri ile kafalarda fil seviştiren tiplermiş. Bakın işte bu noktada Godspeed You! Black Emperor'un isim için neden bu çetelerden esinlediği konusunda bir çıkarıma varabiliriz. Ama grup filleri hem beynimizde hem kalbimizde grupça seviştirmekte.

 Yönetmeni lazım değil 1976 yapımı bir belgeselde bu çete ve yaptıkları ile ilgili bilgiler verilmekte. İlk güzelliğimizi yapmanın zamanı geldi sanırım. Filmin altyazısını bulamadım ancak kendi üstünde ingilizce altyazısı var. Ya da boşverin yazıyı falan Japonca güzel dildir.

Grup elemanlarını sağ baştan saymaya başlarsak kalabalık bir orkestra ile karşılaşırız. 8 kişilik bu orkestranın şefi konumunda görünen Efrim Menuck denilen şahsiyetten başlamak en doğrusu olur sanırım. Kendisi her seferinde benimde değindiğim şef, lider, kurucu konumlamalarından nefret etmekte ve kabul etmemektedir. Tamam mütevazisin anlıyoruzda garip karizman ile grupta en fazla ön plana çıkan elemansın şimdi bunuda kabul etmek lazım. Ama tabi gruptaki diğer elemanların diğer projelerine değineceğimiz zaman olayın sadece garip karizmayla sınırlı olmadığını görecez. Abimin garip karizması rivayete göre kendilerine havalimanında grupça bir terörist muamelesine uğramalarına neden olmuş. Efrim abimin nur yüzüne bakıp iki rekat namaz kılası gelir insanın ne teröristi hayret bişeysiniz.

Efrim GY!BE grubunu darmadağın ettikten sonra rivayete göre ölen köpeğine ağıt yakmak için A Silver Mt. Zion projesini kurar.
Bu noktada GY!BE un dağılması aslında beni üzmez, iyiki dağılmış lan bile diyebilirim. Çünkü bu adamlar Voltran gibiler. Her bir parçası 10 kaplan gücünde adamlar.
Grubun beyni gibi görünen Efrim'i bir kenara bıraktıp Mike Moya'ya odaklanmak gerekiyor bence. GY!BE sonrası yaptığı çalışmalara bakınca ne kadar süpersonik bir adam olduğunu görüyoruz. Öyleki bir HṚṢṬA'ya kulak verince ne derece tehlikeli bir adam olduğunu anlayabiliyoruz. Set Fire To Flames daha çok plana çıkmış gibi görünse de benim şahsi tercihim HṚṢṬA'dan yana. Tabi bu bir yönlendirme olarak algılanmasın. Ya da algılansın arkadaş. Tabi bu Moya bu kadarıyla yetinmeyip üstüne bir Esmerine ve Molasses patlatır. Hepsi de tadından dinlenmez.
Grubun bir diğer süpersonik elemanı şeker mi şeker Sophie Trudeau. Mike Moya'a kadar kurucu yapısı olmasa da kemanının yayını koyduğu yeri kendinden geçiriyor. GY!BE, Set Fire to Flames ve a. silver mt. zion'dan bahsetmiş idik. Tüm bu gruplar ablamızın kemanını doyurmamış olacak ki araya bir Valley of the Giants  sıkıştırmıştırki grupta yok yok. Broken Social Scene, Do Make Say Think, Shalabi Effect gibi kült gruplardan bir post-rock milli takımı oluşturulmuş sanki. Tek albüm çıkardıktan sonra da jübile yapmış grup. Sahalara geri dönerler mi bilinmez, çünkü bu post-rock camiasının ne yapacağı hiç bilinmez.
Sophie ablamızın bir diğer dahil oldugu bir diğer post-rock bayan karması olan The Mile End Ladies String Auxiliary (MELSA) nın bir tek kaydına ulaşabildim. O da yetti zaten.
Tabi bu kadarıyla bitmiyor. Diğer gruplara göre biraz daha arka planda kalan ama kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir Diebold var. a silver mt. zion dan Ian Ilavsky ile beraber arşivlemeye değer iki adet albüm yayınlamışlardı. Dinlenesi.
Son olarak birde dinlemeye çok fazla fırsatım olmayan Kiss Me Deadly olayı vardır.

Moya abim ve Sophie ablam bu kadar harıl harıl çalışıp üretirken Efrim'in elleri armut toplamıyordu elbette. O daha hayırlı bir işe girişip Constellation Records'u kurarak her biri kendi galaksisini yaratmış gruplara baba ocağı görevi yapmıştır.

Tüm bunları öğrendikten dinledikten ve hatmettikten sonra GY!BE iyi dağılmış diyoruz ister istemez. Pardon düzeltme yapıyorum, iyiki ara vermişler.

Yukarıda da gördüğünüz üzre abilerimiz ve ablalarımız bizlere(!) "see you next winter" demişler. Akabinde All Tomorrow's Parties kapsamında yeniden Voltran'ı oluşturuyorlar. İngiltere'de olupta gitmeyenler çok ayıp ederler söyleyeyim. İlgililere duyurulur.



Hiç yorum yok:

The World is a Deaf Machine